![]() |
Petros Markaris Büyük Ortak |
Atina’nın sabah sisi içinde, bir dava daha beklemekte…
Sokratis Charitos, kahvesinden ileri gelen kahverengi dumanı iç çekerek izledi. Yol kenarındaki cafenin eski camında Atina’nın sabıkalı silüeti, bulanık ama unutulmazdı. Polis cüzdanı ceketin cebindeydi; içindeki fotoğraf, çözülmesi gereken yeni bir davaya aitti.
Telefonu titredi. Arayan, sabahın soğuk vakti ses tonunu bile değiştirmişti. “Cinayet, Metaksourgeio,” dedi alçak bir ses. “Gece saat üç, erkek, 42 yaşında.”
Sokratis kaşlarını çattı; Metaksourgeio, o gri banliyö—burası, İstanbul’daki eski köprüyü hatırlatan yıkık binaları ve dar caddeleriyle, her zaman iyi sonuçlar vermeyen bir yerdi.
Park yerini ararken, zihni olay yerine dair fikirlerle dolup taşıyordu: “Kimdi bu ‘Büyük Ortak’? Paranın gücü mü? Ya da daha kötüsü—bir ortaklık ihaneti?”
Gece karanlığında, bir çift ayakkabı olmadı yerde göze çarpıyordu; adam, ayaklarında sigara yanığı olan eski deri botlarıyla ölü bulunmuştu. Ceketinin göğsünde, kalınca bir cüzdan duruyordu—ancak içindeki kartlar, adı-soporu tanıtmıyordu.
Sokratis, adamın cebinden çıkan iş takvimine baktı. Aynı randevuya üç farklı isim düşmüştü: “Panagiotou”, “Theodorakis”, “… ve ‘Büyük Ortak’ kendi soyadıyla.”
Soru basitti ama tehlikeliydi: “Bu ‘ortak’ kimdi, ve neden bu kadar gizli kalmıştı?”
Atina’nın sabah güneşi, gri duvarlarda zayıf bir kırmızımsı ışık yaratıyordu. Sokratis derin bir nefes aldı. Cinayet masası bekliyordu. Ve o biliyordu ki, sıradan bir ölümüyle ilgilenmiyordu—bu, bir gücün maskelenmiş sırrını açığa çıkaracak bir başlangıçtı.