![]() |
Mustafa Kutlu Menekşeli Mektup |
Bazen bir zarf, yılların yükünü taşır…
O sabah, posta kutusunda eski zamanlara ait bir şey vardı. Kenarı yıpranmış, menekşe desenli, soluk mor bir zarf. Adı titrek harflerle yazılmıştı. Hâlâ tanıdığı bir el yazısıydı bu — ya da tanımak istediği...
Ali Efendi mektubu açmadan önce uzun uzun baktı. Evin küçük odasında, sobanın üzerindeki çaydanlıktan yükselen buharla karıştı o sessizlik. Dışarıda yapraklar rüzgârla savruluyor, içində isə illərlə danışılmamış sözlər dolaşırdı.
Zarfı yavaşça açtı. Kâğıdın dokusu bile geçmişi anlatıyordu.
“Ali Bey,” diye başlıyordu.
“Bu satırları yazmak, yıllar sonra bir sükûtun içindən seslenmek gibi. Bilirim, cevabını belki göndermeyeceksin. Ama bil ki, her menekşe kokusunda seni hatırladım...”
Ali Efendi mektubu dizlerinin üstüne koydu. Pencereden dışarıya baktı. Karşı tepedeki badem ağacı solgun gövdesiyle hâlâ ayaktaydı. Tıpkı onun gibi—içində çiçəklənməyən baharlar daşıyan biri kimi.
Sonra qutuya geri qoydu zarfı. Cevabını yazmayacaktı belki. Ama o gün, çayın ilk yudumu menekşe kokuyordu.