![]() |
Vladimir Bartol Fedailerin Kalesi Alamut |
“Gerçek, bazen inandığımız yalanlardan daha tehlikelidir.”
Yıl 1092. Alamut Kalesi'nin taş duvarları arasında bir fikir filizleniyor: İnanç, bir silah gibi kullanılabilir. Sloven yazar Vladimir Bartol, Fedailerin Kalesi: Alamut adlı romanında tarih ile felsefeyi ustaca harmanlayarak, yalnızca bir çağın değil, tüm zamanların en sarsıcı sorularını soruyor: İnsan neden inanır? İtaat nedir? Gerçekten özgür irade diye bir şey var mıdır?
Roman, tarihte “Haşhaşîler” olarak bilinen fedailerin lideri Hasan Sabbah’ın etrafında şekillenir. Ancak Bartol’un Hasan Sabbah’ı bir figürden çok daha fazlasıdır: O, aklın sınırlarını zorlayan bir stratejist, insan psikolojisinin mimarıdır. Genç ve saf bir karakter olan İbn Tahir, Sabbah’ın ideolojik ve felsefi labirentinde yolunu ararken, okuyucu da kendi inançlarını sorgulamaya başlar.
Bartol’un anlatısı yalnızca bir tarih romanı değildir. Modern totaliter rejimlerin, ideolojik aygıtların ve kitle yönetiminin nasıl işlendiğini sezgisel bir derinlikle gösterir. Kitapta geçen “Hiçbir şey gerçek değildir, her şey mübahtır.” sözü, hem karakterlerin hem de okuyucunun zihninde yankı bulan bir manifesto haline gelir.
Fedailerin Kalesi: Alamut, tarihin tozlu raflarından felsefenin keskin merceğine uzanan bir yolculuktur. İnanç ile kandırma arasındaki o ince çizgiyi, kelimelerle cesurca çizer. Bartol’un kalemiyle Alamut’a adım atan her okuyucu, bir daha hiçbir şeye aynı gözle bakamaz.