![]() |
Fyodor Dostoyevski Kumarbaz |
“Kaybedeceğimi bile bile oynadım… çünkü kaybetmek bile yaşadığımı hissettiriyordu.”
Fyodor Dostoyevski, insan ruhunun en karanlık dehlizlerini keşfetme konusunda belki de edebiyat tarihinin en maharetli kalemlerinden biridir. Kumarbaz, onun bu yetkinliğini en yoğun biçimde yansıttığı eserlerinden biridir; hem kişisel bir itiraf, hem psikolojik bir çözümleme, hem de toplumsal bir eleştiridir.
Roman, genç bir öğretmen olan Aleksey İvanoviç’in gözünden anlatılır. Aleksey, hem tutkunun hem teslimiyetin simgesidir; Prenses Polina’ya olan saplantılı aşkı, Almanya'nın hayali kasabalarındaki kumar masalarında harcanan saatleri, insanın iradesiyle arzusu arasında nasıl savrulduğunu çarpıcı bir şekilde gösterir.
Dostoyevski, bu romanı yalnızca anlatmak için değil, yaşamak için yazmıştır. Gerçek hayatta da kumar borçları nedeniyle büyük sıkıntılar yaşayan yazar, bu romanı büyük bir borcu ödemek amacıyla kısa sürede kaleme almıştır. Bu nedenle Kumarbaz, yalnızca kurgu değil, aynı zamanda Dostoyevski'nin kendi yaşamından kopup gelen bir iç döküştür.
Romanın merkezindeki rulet masası, aslında insanın kendi kaderiyle girdiği tehlikeli bir oyundur. Aleksey için kazanmak yalnızca para değil, varlık, güç, hatta aşk demektir. Ancak kazanma arzusu büyüdükçe, her kayıp biraz daha varoluşunu kemirir. Bu döngü, Dostoyevski’nin sıkça işlediği “özgür irade” ve “ahlaki çöküş” temalarını sarsıcı biçimde işler.
Kumarbaz, yalnızca kumarın değil; tutkunun, hırsın, gururun ve çaresizliğin romanıdır. Dostoyevski, her sayfada okuyucusunu rulet masasının başına oturtur ve sorar: “Sen olsaydın ne kadar ileri giderdin?”